1970 yılı yapımı senaryosunu erich segal'in yazdığı, yönetmenliğini arthur hiller'ın üstlendiği bir hollywood yapımı. başrollerinde ali macgraw ile ryan o'neal vardı. aslında bizim yeşilçam'ın klasiklerindendi konusu: fakir kız, zengin delikanlı aşkı. ikisi birbirine tutulur, delikanlı her engele karşı koyar, evlenirler, tam mutluluğu yakaladılar derken, kızın amansız hastalığa yakalandığı anlaşılır vesaire... asıl ilginç olan şu ki, erich segal bunu roman olarak kaleme almış ilkin. sonradan filme çekilmesi gündeme gelince senaryoyu da yazmış.
filmin bu kadar basit bir hikaye ve kurguyla unutulmazlar arasına girmesini açıklamak, film eleştirmenlerinin neredeyse 40 yıldır görevi olmuş... her kafadan bir ses çıktığı da ortada. bana kalırsa filmin asıl büyüsü, savaş, iç siyasi çekişmeler, çiçek çocukların nerede akşam orada sabah hayatı, krizlerden kriz beğenen dünya panoraması içinde ve bütün bunları karşısına alarak, aşka , sevgiye, ölümüne bağlılığa ve bizi biz yapan değerlere dört elle sarılmasıyla açıklanabilir. aile geleneği olarak harward'da hukuk okuyan filmin esas oğlanı oliver, babasına "siz" diye hitap etmektedir örneğin. bu yüzden jennifer'ın babasına adıyla hitap ettiğini duyunca, başta kızın hayatında bir başkası var zanneder. iki uç karşı karşıyadır: elit amerikalı ile alt tabakadan gelen yoksul amerikalı. zengini kurallar zincirine dört elle sarılan bir ailenin ferdidir, yoksulu ise bir anlamda devrimci. bu yüzdendir ki aslında varlığı ve köklü ailesi gereği daha çok şey yaşayıp daha çok şey bilmesi gereken oliver, "hayat mektebi"nin sıralarında eğitim görmüş ve içinden geldiği gibi yaşayan jennifer karşısında sudan çıkmış balığa döner. jennifer'ın kaybedecek bir şeyi yoktur, salt aşkı vardır. buna karşılık aynı aşk, oliver'a aslında kaybetmekten korktuğu şeylerin boşluğunu, anlamsızlığını gösterir.
filmin bu kadar sevilmesindeki en önemli etkenlerden biri de müziğidir kuşkusuz. fransız besteci francis lai'nin sade ama dokunaklı notaları ile efsaneleşen melodi, o yılın en iyi film müziği oscar'ını da alır. film ise neredeyse tüm golden globe'ları toplar ama oscar'dan eli boş döner... carl sigman'ın sözlerini yazdığı şarkı ise tüm dünyada, tüm dillerde söylenen şarkılardan biri haline gelir. özellikle shirley bassey yorumu benzersizdir...
muhteşem bir soundtrack'e sahiptir aynı zamanda bu film. bestesi francis lai, sozleri carl sigman'a aittir. yorumlamayan sanatçı çok azdır. melodisi artık aşkın arka fon müziği olarak kabul edilir. orjinal ismi love story olmasının yanında where do i begin olarakta karşınıza çıkabilir şaşırmayın. tamamiyle kişisel tercih olarak shirley bassey hanfendiden dinlenmesini öneririm. gerçi kim söylerse söylesin güzel şarkıdır.
sözlerini de yazalım tam olsun.
Where do i begin
To tell the story
Of how greatful love can be
The sweet love story
That is older than the sea
That sings the truth about the love she brings to me
Where do i start
With the first hello
She gave the meaning
To this empty world of mine
That never did
Another love another time
She came into my life
And made a living fine
She fills my heart
She fills my heart
With very special things
With angel songs
With wild imaginings
She fills my soul
With soo much love
That anywhere i go
Im never lonely
With her along who could b lonely
I reach for her hand
Its always there
How long does it last
Can love be measured by the hours in a day
I have no answers no
But this much i can say
I know ill need her till this love song burn away
And she;ll b there...
How long does it last
Can love b measured by the hours in a day
I have no answers no
But this much i can say
I know ill need her till this love song burn away
And she'll be there..
sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur.
sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez.
yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.